Kayıtlar

Yıkılış, direniş

 Bir kadın lütuf edin hayalinizde, Sabahattin Ali'nin kitabındaki gibi Maria'ya benzer, sizin kendi Maria'larınız. Onu gerçek hayatta bulun ki ben buldum. Üç ay evvel kadar bir zaman dilminde aşık oldum, gündüzüme gözüme ona bakarak açtım geceleri gözlerimi onun yanında kapadım. Onu evim yaptım, onu huzurum bildim, onsuz olamayacağını anladım. Sonra bir kaç da hata yaptım, birkaç hata dediysem boyu boynumdan büyüktür. O sustu ben devam ettim. O anlattım sandı, anlatamadı en büyük kırılmayı burda yaptı zaten.  Geleceği size menekşe kokulariyla suncak, incir ağaçlarına çiçek açtıracak şekilde severdik birbirimizi. Yani düşünün gökten kırmızı karlar yağdığını. O denli imkansız bir aşktı ölçülebilcek bir cins değildi. Yine hata yaptım kendi aklıma kendi bedenime uydum yanlış imalara başvurdum. Yine ben onu kırdım, o sinirlendi menekşeler soldu, iklimler anormalin dışına çıktı. Büyük devrim yarattı. Herkesin yapamayacağı şeyi yaptık hatamızı kabul ettik hiç bir şeyle kıyaslamadı...
Bazen herşeyin yolunda gitmesini bekler iken her şey tam tersine gitmesini neden kötü olarak degelendiririz ki?       Belki...   Belki, en güzel anlarımız bunlar nerden bilebiliriz ki hayatın bu kadar karman çorman olduğunu
Hani bazen her şey yolunda gittiğini düşünürüz, her şeyin ustesinden gelebilceğimizi ,en  cok da bunda yanılırız. Aşkı hafife alır, ucuzdan satmaya kalkarız. Üzülürüz nihayetinde bir serzeniş sergileriz bunca şeye. Görmeden sevmeyeceğimize inanır, inandığımız şeye de yanılırız. Zaten bu değil midir bazı şeylerin mutlu başlangıçlara yol açması? Birden hiç tanımadığın adam/kadın karşına geçmiş senden hoşlanıyorum diyor. İlk bir hafife alınır " deli mi ne?" denir. Tanımıyorum denir, inanmıyorum denir. Aslında her şey buradan başlar hoslantı belirtilir karşı tarafın baska bir şey düşünmesine izin verilmez ansızın bir sohbet oluşur ve yüzde tebessüm edilir, hiç farkına varmayız neler olduğunun. İnanmayız bunların olduğuna gururumuza yediremeyiz yada daha fazlası olur karşı gelmek için fakat senin yada onun en ufak gülüşü görülmesi veya düşüncesi akla oturdun mu Eros orda aşk okunu kalbine saplamıştır.  Eros da artık uğurlu gelirse yeni bir maceraya yelken açılır fakat aksi olursa ...
   Siktiri boktan bir hayata tıkanmış halde kendimizle baş başa kalmış av azımızın çıktığı kadar sessiz kalıp, kimseye kendimizden bahsetmeyip kendi ceset torbalarımızdan çürüyüp yok olacağımızdan habersiz bir biçimde ölümle burun buruna gelmişiz.     Evet bu öyle sandığımızdan basit bir ölüm olmayacak. Kimsesiz  bir başımıza dört duvarın bizim üstümüze gelip hepimizi yok edişine mahkum kalacağız
Resim
    Bazen usanırız hayattan, sarılacak omuz arar ilk bulduğumuza sarılırız. Korkmayız, korkacaklarımızdan. Her şeyi basite alıp sanki bir at gibi kendi dogrularımız ile yola devam ederiz. Aslında bende böyleyim bende sizler gibi sıradanım.     Her şeyi bende doğru bile bile yolun sonuna yaklaştım. Bir güldüm iki ağladım. Hep basit sebepleri kendimize dert edindik, eğleneceğimiz acıları kendimize zulüm ettik. Yorulduk çünkü kısır bir döngüde kaldık.  Doğduk Yürüdük Yolumuzu bulamadık Öldük Hep aynı şeyleri tekrar ettik. Çünkü hepimiz bu kadarını öğrendik. Ögretmediler, yürütmeyi öğrettiler ve yolu göstermediler. Düştük el uzattılar, kalkmayı öğretmediler. Sonrada biz kendi dogrularımızı bulduk, uyuşmayan doğrular yüzünden her seferinde yenik düştük. İrademizi kimseye anlatmadım bizleri yanlış kalıplara sığdırdılar.     
Kopamiyoruz demi hayattan, sevdikleriniz yüzünden üzülmek basit geliyor demi terk edilislerimizden aldatilislarimizdan kimse bir şey yapmaz çünkü herkes bencil. Kendi hayatlarının boktan umitsizliklerinden boğulmuş
İnsan neden uzaklaşır hayattan? Sevdiklerinden, düşmanlarından. Neden bu tahammülsüzlük? Bence benim fikrimce tek bir sebep var sadece dost bildiklerimizin düşman olup, düşman bildiklerimizin ise dost olması. İnsanın hele ki bu durum en önemli anda belli olması. İnsanı hayli üzüyor ve üzmek ile yetinmeyip yıpranıyoruz. Yıprandıkça hayattan soyutlanıp ortalıkta meczup gibi geziyoruz. En azından ben kendimden yola çıkıp diyorum bunları ki biliyorum dünya üzerinde milyar insan var bunun en kötü bir kısmı bu hayatı benimle aynı tadı yaşıyor. yoruluyor, yoruldukça da usanmıyoruz. Hep bir hata yüzünden yada başkalarının hataları bizi üzüyor. Diyeceğim o ki biz akıllanmayız. Hep bir üzüntü için yaşayıp gideriz. Ağlamak, sözler, özürler o kadar yalınlaştı, o kadar yaygınlaştı ki artık en önemli şeyleri yerli yerinde kullanamaz olduk, hayli ile hiç bir şeye güvenemez olduk. Masum duyguların, yalancı karakterleri olduk. Yabancılaştık her şeyden sırf bu yüzden. Yalnızlığı bu şekilde kazandı...